Fatih Buğra Sarper Kişisel Blog

Yaratan Rabb'inin Adıyla Oku!
Veritas Odit Moras

(B)ilim, insanın kâinatı ve kendini idrak etme yolculuğudur. Bu yolculuk, varlığı anlamlandırma çabasıyla şekillenir. Biyoloji ise bu ilimlerin arasında, hayatın mahiyetini çözümlemeye çalışan ve canlı varlıkları merkezine alan bir disiplindir. Ancak, bugün biyoloji yalnızca maddî süreçlere indirgenmiş, hayatın temelinde yatan hikmet ve nizam göz ardı edilmiştir. Oysaki hayatın yalnızca fizikî ve kimyevî reaksiyonlarla açıklanması, hakikati dar bir çerçeveye hapsetmekten öteye geçmez.

Biyoloji, kelime kökü itibarıyla “bios” (hayat) ve “logos” (kelâm, ilim, mantık) kavramlarından mürekkep olup, “hayat bilimi” anlamına gelir. Ancak bu ilmin bugün modern paradigmalar içinde ele alınışı, hayatı yalnızca madde düzleminde izaha çalışan, ruhî ve hikmetî boyutları ihmal eden bir anlayış ile sınırlıdır. Oysaki canlılar, yalnızca fizikî ve kimyevî unsurlarla açıklanamayacak kadar kompleks bir yapıya sahiptir. Bir bakteriden insan bedeni içindeki muazzam nizama kadar her mertebede, açıkça akıl ve irade ile şekillendirilmiş bir organizasyon görmek mümkündür.

Biyolojinin Sınırları ve Bilimsel Yöntemin Çerçevesi

Biyoloji, ilmî bir saha olarak gözlem, deney ve akıl yürütme süreçlerine dayanır. Müşâhede, farazîye, tecrübe ve netîce safhalarıyla hakikati anlamaya çalışan bir disiplin olduğu doğrudur. Ancak bu yöntemin sadece fizikî süreçlere dayanarak nihâî hakikate ulaşabileceği iddiası, başlı başına problemli bir yaklaşımdır.

Biyoloji, moleküler seviyeden ekosistemlere kadar uzanan geniş bir sahaya sahiptir. Moleküler biyoloji, genetik, hücre biyolojisi, ekoloji ve fizyoloji gibi alt dallar, canlılığın çeşitli yönlerini araştırır. Ancak bu tetkiklerin bize gösterdiği temel bir hakikat vardır: Hayat, basit bir kimyevî süreç değil, akıllı bir düzenin tezâhürüdür.

DNA’nın ihtiva ettiği bilgi, bir kütüphane misali, milyonlarca sayfalık düzenlenmiş bir metin gibidir. Peki, şuursuz atomlar böylesine bir düzen inşa edebilir mi? Bir kitap müellifsiz olabilir mi? İşte biyolojinin en kritik sorularından biri de budur: Bilgi, maddeye içkin midir, yoksa ona ilâve edilmiş midir?

Maddeci Biyoloji ve Alternatif Bilim Paradigması

Bugün dominant olan ilmî nazariye, biyolojiyi salt materyalist bir çerçevede ele almaktadır. Naturalist yaklaşımlar, hayatı tesadüfî mutasyonlar ve tabiî seleksiyon gibi mekanizmalar ile izah etme gayretindedir. Ancak, indirgenemez komplekslik, DNA’daki bilgi kodlaması ve biyolojik sistemlerin birbiriyle uyumu gibi deliller, tabiatta rastgeleliğin değil, nizamın hâkim olduğunu göstermektedir.

Hâl böyle iken, neden modern bilim paradigması bu nizamın ardındaki aklı ve iradeyi görmezden gelmektedir? Bunun sebebi, bilimin metodolojisini madde ile sınırlama gayretidir. Hâlbuki bilim, hakikati anlamaya yönelik bir çaba olmalıdır; hakikati belirlenmiş sınırlar içinde aramaya mahkûm etmemelidir.

Bu noktada hikmet merkezli bilim anlayışı, biyolojiyi daha geniş bir perspektiften değerlendirmeyi teklif eder. Canlılığı yalnızca fizikî sebeplerle değil, maksadı ve gayesi ile birlikte mütâlaa eden bir yaklaşımdır bu. Zîra her (b)ilim, sadece ne olduğuyla değil, niçin var olduğu ile de meşgul olmalıdır.

Biyoloji ve Varlık Hakikati

Bugün biyoloji, insanın kendini ve hayatı tanıması için bir vesiledir. Ancak bu vesile, dar bir materyalist çerçeveye sıkıştırıldığında, ilmî olduğu kadar felsefî de olan sorular cevapsız bırakılmaktadır. Biyoloji, sadece canlılığın nasıl işlediğini değil, neden bu kadar hassas bir düzen içinde var edildiğini de sormak zorundadır.

Bir hücre içindeki DNA’nın en küçük yapı taşından, ekosistemlerin birbirine bağımlı yapısına kadar her aşamada bir tasarım, bir düzen, bir maksat vardır. Tüm bunlar bizlere kâinatta kör tesadüflerin değil, yüksek bir aklın tecellî ettiğini göstermektedir.

Netice ve Davet

Biyoloji, yalnızca maddî bir mekanizma olarak değil, hikmet ve nizam çerçevesinde ele alındığında gerçek mahiyetini ortaya koyacaktır. Canlılığı yalnızca tesadüfî mutasyonlarla açıklamak, mevcut delilleri göz ardı etmektir. Bugün, DNA’nın bilgi ihtivâ etmesi, hücre mekanizmalarının indirgenemez şekilde kompleks olması ve ekosistemlerin hassas dengeye sahip bulunması, tabiatın başıboş olmadığını, aksine muazzam bir akıl ile tanzim edildiğini haykırmaktadır.

İşte bu yüzden, biyolojiyi yalnızca fizikî sınırlar içinde değil, ilâhî bir nizamın aynası olarak okumak gerekir. Gerçek ilim, maddeyi aşarak hakikate ulaşma çabasıdır. Biyolojinin sahasını genişletmeli, canlılığı yalnızca nasıl sorusuyla değil, neden sorusuyla da tetkik etmeliyiz. Zîra hakikate ancak böyle yaklaşabiliriz.

Bilimin, hakikati sınırlandıran bir dogma değil, ona götüren bir vasıta olması gerektiğine inananlar için biyoloji; sadece bir ilim değil, aynı zamanda bir tefekkür kapısıdır.

Fatih Buğra Sarper

User Image

fbsarper

Merhaba. Ben Fatih Buğra Sarper. 1988 yılında doğdum. İzmir’de büyüdüm. Bilime, bilgiye ve hikmete meraklı bir araştırmacıyım diyebilirim. 2013'den beri çeşitli platformlarda bilim, felsefe, din, medeniyet, düşünce ve evrim teorisi üzerine yazılar yazmaktayım.

Yorum yok

Bir yorum yazın