Fatih Buğra Sarper Kişisel Blog

Yaratan Rabb'inin Adıyla Oku!
Veritas Odit Moras

Allah inancına karşı sürdürülen seküler-ideolojik mücadelede Batı mukallitlerinin silah olarak kullanmaya çalıştığı bir filozof var: Friedrich Nietzsche. Tabi karşımızda iki Nietzsche var. Biri, düşüncelerinin mahiyeti değiştirilerek batıl ideolojilere kalkan olarak kullanılan, tahrif edilmiş bir Nietzsche; diğeri Antik Yunan’dan itibaren Batı düşüncesinin tüm -mücerret- putlarını kıran, gerçek mahiyetiyle -put kırıcı- Nietzsche. Bu ayrımın izahını yapmak için ayrıca bir yazı kaleme almam gerekir. Biz asıl meselemize giriş yapalım.

Nietzsche, “Putların Alacakaranlığında” isimli eserinin üçüncü bölümünde filozofların tuhaf özelliklerinin neler olduğundan bahseder. Antik Yunan’daki Elea Okulu filozoflarını nazara vererek onları, “oluş” fikrinden nefret eden, donmacı, durağan, mumyalaştırıcı birer Mısır’cı olarak tanımlar. Ona göre, filozofların bizlere asırlardır bıraktıkları şeyler yalnızca kavramsal, teorik mumyalardan ibaret. Onların ellerini değdirdiği hiçbir fiilî durum canlılığını koruyamamıştır. Filozoflar bu kavramsal, teorik putlarına taparlar ve böylelikle her şeyi öldürürler ve şeyleştirirler. (Salt) Aydınlanmacı, modernist, Batıcı felsefeyi alan bizim Batı mukallitlerinin devşirdikleri felsefelerle zihinlerimizi mumyalaştırmalarını ben bu bağlamda değerlendirebilirim.

Nietzsche, kavramlarını putlaştıran filozofları tenkit etmeye devam eder. Filozoflara göre, var olan şey; olan, olmakta olan, oluş halinde olan bir şey değildir; olmakta olan, oluş halinde olan şeyler de var olan şey değildir. Filozofların hepsi karamsarlığa varacak ölçüde, mevcut olana, şu an’a kadar ve şu an’da olmakta olana inanmaktan başka çareleri yoktur ve bunu da biliyorlar. Ancak olup bitenleri tam olarak idrak edemedikleri, “kontrol edemedikleri” ve olup bitenlerin nedenini anlayamadıkları için tüm bunları yanılsama (illüzyon) olarak görüyorlar. Sebebini ise duyularımıza bağlıyorlar: Duyularımız bizi yanıltmaktadır. Tarih ise, duyulara ve yanlışlıklara inanmaktan ibaret. Nietzsche, filozofların bu düşüncelerini çok saçma bulur ve filozofların bu düşüncelerine tabi olanları, benimseyenleri mumyalanmış olmakla itham eder.

Nietzsche filozofları eleştirirken benim de aklıma 1859’dan bu yana evrimcilerin; tabiattaki, varlıktaki sanat ve tasarımları inkâr ederek bunların aslında tasarlanmadığı aksine evrimleştiği, gördüğümüz şeylerin aslında birer yanılsama (illüzyon) olduğu söylemleri geliyor. Richard Dawkins’in “Kör Saatçi”sinde1, Ernst Mayr’ın düşüncelerinde2 aynı illüzyon anlayışları ve sloganları tekrarlanıyor. Hele evrimci biyolog Francis Crick’in biyologları yönlendirici tavsiyelerine ne demeli: “Biyologlar her zaman şunu aklında tutmalıdırlar: Gördükleri her ne varsa tasarlanmadı, aksine evrimleşti.” 3 (..what they see was not designed, but rather evolved!) Evet, gerçekten de evrimin felsefesinde tabiattaki sanat ve tasarımlar inkâr edilir. Bunlar, duyularımızın bizi aldatması neticesinde zihinlerimizde tezahür eden illüzyonlar, yanılsamalar manzumesi olarak kabul edilir. Aynı olup bitenleri tam olarak idrak edemeyen ve olup bitenlerin nedenini anlayamadıkları için varlıktaki oluşu yanılsama (illüzyon) olarak gören Nietzsche’nin eleştirdiği filozoflar gibi, evrimciler de, zihnî sınırlarını aşan meseleleri idrak edemediklerinden tabiattaki sanat ve tasarımları birer illüzyon olarak görüyorlar. Bunların; ilim, irade sahibi hikmetli bir zatın eseri değil, evrimin bir ürünü olduğunu savunuyorlar.

Nietzsche, varlıktaki oluşu, akışı inkâr eden ve bunları illüzyon olarak tasvir eden filozofları yerden yere vuruyor. Bana göre evrimcilerin yaptıkları daha büyük bir cinayet. İkisi de kör akılların, materyalist zihinlerin birer tezahürü. İşte Nietzsche, filozofları ve bunların felsefelerini benimseyenleri mumya olmakla, mumyalaştırmakla suçluyor. Onların kör akıl putlarını çekiciyle birer birer kırıyor. Batı’daki kötürümleşmiş akılların tabiat felsefesini misk ve şifa diye devşiren bizdeki (a)teistik evrimciler ise, kendi zihinlerini mumyalaştırdıkları gibi bizleri de mumyalaştırıp Keops Piramidi yakınındaki Mastaba’ların altına gömmek istiyorlar. Ama şunu söyleyeyim: Mastaba’ların altında hepimize yer yok! Buyurun siz hazır mumyalaşmış akıllarınızla kendinizi oraya gömün.

Fatih Buğra SARPER

Dipnotlar:

[1] Dawkins, Blind Watchmaker, 1.

[2] Ernst Mayr, Foreword in Michael Ruse, Darwinism Defended: A Guide to the Evolution Controversies (Reading, MA: Addison-Wesley, 1982), xi–xii.

[3] Francis Crick, What Mad Pursuit: A Personal View of Scientific Discovery (New York: Basic Books, 1988), 138.

User Image

Fatih Buğra Sarper

Yorum yok

Bir yorum yazın