Aydınlanma düşünürleri zihnin aydınlanmasını, aklın varlığı aydınlatması olarak tasavvur ettiler ve hakikati aklın bir işlevine indirgediler. 18. yüzyıldan bu yana Avrupa bu dönemi “aydınlanma dönemi” olarak bizlere benimsetti. Oysa olan şey Kilise’nin zihinsel aktiviteler üzerindeki baskısının kalkması idi.
Salt akıl, rasyonellik ve algoritmik düşünme aydınlanma mıdır? Aydınlanma gibi küllî bir kavram, salt zihinsel süreçlerin maddeye tatbik edilmesine indirgenebilir mi?
Evet, akıl bir nurdur, ışıktır fakat hakikatin aslı değil. Hikmetle yoğrulmamış bir zihin nâkıstır. Yoksa iki dünya savaşında on milyonlarca insanı bir çırpıda öldüren, çoluk çocuk demeden insanların üzerine nükleer bombalar atan ve asırlardır masum yerlileri köle yapıp katleden ve sömüren Batı’nın aklı aydınlanmış olabilir mi?
Evet, “Aydınlanma” (enlightenment) asırlardır Batı’nın nâkıs ve bâtıl zihnini kamufle etmek için literatüre soktuğu ve Doğu toplumlarının da sorgulamadan kabul ettiği bir mefhum olmuştur.
Fatih Buğra SARPER
Yorum yok